Freelance RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Şakaydı aslında.

2 posters

Aşağa gitmek

Şakaydı aslında. Empty Şakaydı aslında.

Mesaj tarafından Leo Cressweal Ptsi Tem. 23, 2012 10:55 am

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] + [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Elisa Sandler & Leo Cressweal
Leo Cressweal
Leo Cressweal

Gerçek Ad : Ayşe

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Şakaydı aslında. Empty Geri: Şakaydı aslında.

Mesaj tarafından Elisa Sandler Salı Tem. 24, 2012 7:14 pm

Giraffa camelopardalis, erkeklerinin boyları 4.4 ve 5.5 metre gibi komik sayılar arasında değişirken dişilerin boyları 4.0 ile 5.0 metre arasındadır.45 santimetreye kadar uzayabilen siyah bir dilleri vardır.Kime ne zürafaların boylarından, dillerinden, kaç ayda kaç tane doğurduklarından? Elisa gecenin bir yarısı sıra sıra dizilmiş barların ışıklarıyla aydınlanmış ve her köşesinde öpüşen insanlarla dolu barlar sokağında yürürken zürafalara küfretmekle meşguldü. Nedenini bilmediği bir şekilde zooloji bölümünde okumuştu ve şimdi ne alakaysa aklına bu gerekisiz bilgiler gelmişti. Tamam hayvanları seviyordu ama dillerinin kaç santim olduğunu bile bilmek zorunda olması saçmalıktan başka bir şey değildi. "Hey, tatlım bu gece boş musun?" önünü kesen zenciye ters bir bakış fırlatıp yolundan çekilmesini sağladı. Zenciden on adım sonra sola saptı ve 12 adım sonra tepesinde kaliteli harflerle "VENUS" yazan kapının önündeydi. Sağdaki bodyguarda göz kırpıp yerin iki metre aşağısana inen merdivenlere adım attı. Burası Londra'nın en fazla sükse uyandıran sayılı gece klüplerinden biriydi ve Elisa burada dolgun bir maaşa iş bulabildiği için çok şanslıydı. Kim bilir belki de önceki hayatında bir ülkeyi kurtarmıştır. İş için başvurduğunda alınacağını düşünmemişti açıkcası. Sonuçta önceki işinden ayrılışı sevecen bir şekilde olmamıştı. Önceki gün arayıp görüşmeye çağırmaları hiç beklemediği bir anda olmuştu. Telefonu alır almaz yola koyulmuş ve 25 dakika içinde Venus'ün kapısında belirmişti. O ana kadar içerisinin ne kadar ihtişamlı olduğu konusunda ufacık bir fikre sahip olmadığını farketti. Kapısı bile ihtişamın habercisiydi. Ve içerisi... İçeride Elisa'nın gözünün alabileceği her yer değerli taşlarla bezeliydi. Belki gerçek değillerdir diye düşündü, ama hayır, sahte olamayak kadar muhteşemlerdi. İşi konuşmak için "Genel Müdür" yazısının asılı olduğu kapıyı bulabilmek için baya yol yürümesi gerekecekti anlaşılan. Yürüdükçe hayranlığı kat kat çoğalmıştı. Önce kırmızı taşlarla süslenmiş ve kahveyle kombine edilmiş bir odadan geçti. Elisa buraya oda diyordu ancak oda kelimesinin karşılayamayacağı derecede büyük bir odaydı. Daha sonra doğum günü partileri için kullanıldığını düşündüğü daha samimi bir ortamı olan mor odayı gördü. Ama buradan gidilebilecek başka bir yol yoktu. Çıkıp geldiği yöne doğru yürümeye başladı. Bu şekilde genel müdürle görüşmesi mümkün değildi. Bu klüp Londra'dan daha büyüktü. Ortalık da fazlasıyla tenhaydı ancak bi kaç dakika sonra yön soracak birine rastladı. Adam olabilecek en sade şekilde tarif etti nereden gideceğini. Ve Elisa, orta yaşlı adamın dediği yönde ilerledi. 15 adım sonra klübün onu en çok ilgilendiren bölümündeydi. Bar. Burası muhteşemdi. Gerçek hayatta ve filmlerde gördüğü hiç bir yere benzemiyordu. Gelene kadar her odada uzun barlar gözüne çarpmıştı ama burası... Elisa tarif edecek kelimeleri bulmakta zorlanacaktı. Onda sanki çok lüks bir mağaradaymış izlenimi bıraktı. Ağzı açık kalmıştı. Beyninin derinliklerinde bir ses bir yere gitmesi gerektiğini söylüyordu. Elisa ihtişamdan sarhoş olsa da sese itaat etti ve kendini bembeyaz bir koridora attı. Bu koridorda sıra sıra kapılar vardı ve en nihayetinde üzerinde "Genel Müdür" yazan kapıya ulaştı. Kapıyı tıklatıp bekledi. Onay gelince içeri girdi. Karşısında 40'lı yaşlarda karizmatik bir adam duruyordu. Elisa her mülakatta duyduğu soruları cevapladı. Kaç yaşındasın, öğrenci misin, ne zamanlar çalışabilirsin, tecrübeli misin....Ve en önemli soru; "Önceki çalıştığın yerden neden ayrıldın?" Elisa dürüst davrandı. "Kovuldum." Adam önce şaşırdı belliki böyle dürüst bir cevap beklemiyordu. "Neden?" Bu soruya doğru cevap verebilmek için baya zorlansa da yine dürüst oldu. "Patron barmenlerin müşterilere kibar davranmalarını istiyordu, müşteriler istediğinde seks yapabilmelerine yetecek kadar kibar olmalarını." Adam cevabı duyunca gülmeye başladı. Bu tepkiyi beklemiyordu Elisa. Belliki yaptığı kinaye genel müdürün hoşuna gitmişti. "Ah, bu alemde şerefiyle çalışan pek fazla insan yok değil mi?" İşte o an, Elisa karşısındakinin bir kaltak değil gerçek bir barmen aradığını anlamıştı. Ertesi gün çalışmaya başlaması için anlaşmışlardı. Ve işte bugün Elisa'nın ilk iş günüydü. Merdivenleri inerken kendisini nelerin beklediğini fazlasıyla merak ediyordu. İçinde bir nebze de heyecan vardı. Mücevherlerden kaynaklanan küçük bir heyecan...


En son Elisa Sandler tarafından Cuma Tem. 27, 2012 10:00 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Elisa Sandler
Elisa Sandler
Barmen

Gerçek Ad : Gülşah

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Şakaydı aslında. Empty Geri: Şakaydı aslında.

Mesaj tarafından Leo Cressweal Perş. Tem. 26, 2012 11:10 pm

Sadece bir saniyeliğine gözlerini açtı ve tekrar kapadı. Uyanmıştı. Bilinci kalkması için türlü oyunlar oynuyordu ama Leo ıslarla tekrar uykuya dalmaya çalışıyordu. Bir süre daha gözleri sımsıkı kapalı halde bekledi ama çabaları boşa çıktı. İstemeye istemeye göz kapaklarını araladı. Gördüğü ilk şey beyaz tavandı. Etrafına baktı. Neredeyse her şey beyazdı. Dolaplar, makyaj masası, duvarlar ve hatta duvardaki çerçeveler... Yanında yatan esmer beden dışında her şey kar beyazıydı. Gözlerini kızın üzerinde şöyle bir gezdirdi. Kız uyuyordu. Daha önce tanıdığı hiç kimseye de benzemiyordu. Esmer sevmezdi hem. Ne diye onunla yatmıştı ki? Kız diğer konularda oldukça iyi olmalıydı ki Leo'yu yatağa atabilmişti. Hafızasını biraz zorladı ama kızın adını hatırlayamadı. Sonra hatırlamasının bir şey ifade etmeyeceğini düşünerek vazgeçti. Zaten beraber olduğu her kızın adını hatırlasaydı, isimler sözlüğü gibi bir hafızaya sahip olurdu. Zaten bir daha ona seslenmesine gerek kalmayacaktı. Kim bilir, belki de kızın adını hiç sormamıştı ve o da söylemeye gerek duymamıştı. Üzerinden gereksiz, beyaz pikeyi çektikten sonra etrafına bakındı. Ardında banyo olduğunu düşündüğü beyaz kapıya doğru ilerledi. Banyo oldukça güzel ve düzenliydi, dikkatinden kaçmadı. Düzenli yerleri severdi, iyi olurlardı. Sıcak duş iyi gelmişti. Dünyadaki her şeyden daha rahtlatıcıydı. Hatta bazen antidepresan etkisi bile gösterirdi. Teninden kayıp giden su damlaları, kafasındaki düşünceleri de alıp götürüyordu bazen ve bu oldukça güzel bir şeydi. Banyodan çıktığında, adını bilmediği kız hâlâ uyuyordu. Kızı uyandırmamak için sessizce giyindi. Uyanmasına gerek yoktu. Uyanırsa gereksiz muhabbetlere girişecekti. Gece hakkında yüzünde memnuniyet göstergesi bir ifadeyle birkaç yorum yapacak, sonra da nereye gittiğini soracaktı. Genelde böyle olurdu. Bütün kızlar aynı şeyleri söylerler ve en sonunda hep aynı şeyi sorarlardı. "Nereye gidiyorsun?" Cidden bunlara hiç gerek yoktu. Cüzdanını ve telefonunu da aldıktan sonra önce odadan, sonra da evden çıktı. Bu saatlerde sokağa çıkmayı hiç sevmezdi. Öğleden sonra iki suları demek, sıcak demekti. Aklı olan hiç kimse de keyfiyen bu saatte dışarı çıkmaz zaten diye düşündü. Hepsinin yapacak işleri olmalıydı ama onun böyle sorunları yoktu. Eve gidip akşama kadar bir şeyler yapmalıydı. Belki film izlerdi. Şu sıralar izlemek istediği bir şeyler var mı diye hafızasını yokladı ama bir sonuca varamadı. Neyse, izlenecek bir şeyler bulurdu nasıl olsa. Kitap da okuyabilirdi. Şu günlerde okuduğu yazarı oldukça beğenmişti. Adam yazmıyor, resmen kalbini ve aklını çıkarıp kağıdın üzerine koyuyordu. Bu yazarın diğer kitaplarını da almayı aklının bir köşesine daha elinci sayfadayken kaydetmişti bile. Hatta şu an gidip alsam mı diye düşündü ama sıcak bu kararınden hemen vazgeçmesine neden oldu. Yine de en kısa zamanda o kitapları almalıydı. "Gecelerin zibidisi, gündüzlerin enteli Leo." diye geçirdi aklından ve istemsizce gülümsedi. Bazen kendi bile hangisine daha yatkın olduğunu sorguluyordu ama züppelik konusunda kimsenin eline su dökemeyeceğini düşünüp sırıtmaktan da kendisini alamıyordu. Arabası neredeydi ki? İyice düşündü ama arabaya dair bir şeyler hatırlayamadı. Büyük ihtimalle kızın arabasıyla gelmişlerdi. Daha geç bir saat olsa biraz yürüyüş yapardı ama bu saatte olmazdı. Hemen caddeye çıkıp bir taksi çevirdi. Daha taksiciye nereye gideceğini yeni söylemişti ki Claire aradı. "Leo, yemek yiyeceğim gelsene, Alissa'nın kafesindeyim." Claire'in Leo'ya ağabey dediği pek duyulmamış şeydi. Sadece nadir anlarda duyabilirdiniz ondan bu hitap şeklini. "Şimdi mi? Az önce uyandım, eve gidiyorum." "Kahvaltı yapmadın değil mi? Eve gidip ne yapacaksın? Buraya gel, ben ısmarlayacağım." Leo komutanının emirlerine uyan bir asker gibi kız kardeşini dinledi ve taksiciye yeni rotalarını söyledi. Alissa'nın kafesi her zamanki gibi doluydu. Kıyafetlerine sinen yemek kokusundan nefret ederdi ve burada öyle bir sorunu olmuyordu. Alissa, siyah saçlı, beyaz tenli, kıpkırmızı dudaklı genç kadın, bu konuda çok hassastı ve kafesi her zaman ferah, mis gibi kokardı. Genç kadına selam verdikten sonra kardeşinin yanına doğru ilerledi. Claire, Leo'yu görür görmez boynuna atladı. Bu kız cidden her an farklı davranabiliyordu. Bazen ciddiyetten ödün vermeyen bir insan olurken bazen de küçük, şımarık bir çocuk gibi davranıyordu ve Leo da kardeşinin en çok çocuklar gibi şeker olduğu anları seviyordu. Siparişleri gelip yemeye başladıklarında Claire sordu "Eee tatile nereye gidiyoruz?" Bu soru üzerine neredeyse bütün yemek boyunca planlar yapmaya başladı genç kız. Deniz, kum,güneş üçlüsünden bahsediyordu. Uzun zamandır tatile çıkmadıklarını, iyice dinlenmeleri gerektiğinden bahsediyordu. Bronzlaşması lazımmış biraz, yazın bembeyaz gezmek istemiyormuş. Halbuki beyaz ten kadar güzeli var mıydı? Leo beyaz tenli kadınlara bayılırdı. Genç adam tabağındakileri midesine indirirken kız kardeşini başıyla onaylamakla yetiniyordu. Tatil planını çok erken yapmamasını, biraz beklemesini de söyledi arada bir yerlerde ama Claire ne kadar dinlerdi, bilmiyordu. Kardeşinden ayrılıp eve geldikten sonra film izlemeye ve kitap okumaya dair bütün planları suya düşmüştü ve çok geç kalkmasına rağmen kendisini yine yatağa attı. Uykudan değerli başka bir şey var mıydı? Dalması uzun sürmedi. Kim bilir kaçıncı rüyasını görürken saat on gibi uyandı. Bu döngünün ne zamana kadar süreceğini bilmiyordu ama şimdilik ev-kulüp arasında gidip gelmekten rahatsız değildi. Bir saat kadar evde oyalandıktan sonra kulübe gitmek üzere evden çıktı. Gece onu bekliyordu.
Leo Cressweal
Leo Cressweal

Gerçek Ad : Ayşe

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Şakaydı aslında. Empty Geri: Şakaydı aslında.

Mesaj tarafından Elisa Sandler Paz Ağus. 05, 2012 11:29 pm

Elisa merdivenleri inmeyi tamamladığında bir önceki gün sormadığı bir soru olduğunu farketti. Tam olarak nerede çalışacaktı? Burada birden çok bar olduğunu farketmişti ama hangisinde çalışacağını sormamıştı. Tereddüt ederek bir iki adım ilerledi. Çok şanslıydı ki karşısına dün yol sorduğu orta yaşlarda olan siyahi adam çıktı. Elisa çok şaşırarak adamın kendisine doğru yürüdüğünü gördü. Bir yandan da el kol hareketleri yapıyordu. Ne yapıyordu? Çok geç de olsa Elisa adamın kendisini çağırdığını farketti. Ona doğru hızlı adımlarla yürüdü ve adamın tam karşına gelince durdu. Adamın üzerinde kırmızı spor bir gömlek vardı ve altında kot pantolon. Elisa adamı diğer yaşıtlarıyla karşılaştırınca oldukça zevk sahibi olduğunu düşündü. Ayağındaki 300 dolarlık ayakkabıyı görüp de bunu düşünmemek mümkün değildi zaten. Bi kaç gün öncesine kadar Elisa'nın aç bir kedi gibi vitrinini tırmalayıp durduğu spor ayakkabılardı bunlar. O ayakkabıların aynısını şimdi karşısında duran adamda görünce iç geçirmemek için kendisini bir hayli zorlaması gerekti. Nihayet gözlerini ayakkabıdan ayırınca adamın karşısında durduğunu hatırlayabildi. "Elisa Sandler?" Adamın sorusuna şaşırmıştı. İsmini nereden biliyordu ki? İşe başladığını mı duymuştu? Ama burası çok büyük bir mekandı, nasıl olur da her yeni gelen işçinin adını bilebilirdi. Elisa yanıldığını biliyordu. Her yeni geleni değil yalnız Elisa'yı biliyordu. "Evet?" dedi gayri ihtiyari. "Merhaba ben Amos Rogers. Personel sorumlusu. Herhangi bir sorunda başvuracağın kişi. Dün karşılaşmıştık değil mi?" Elisa'nın cevap vermesine fırsat bırakmadan devam etti. "Şimdi, nerede çalışcağını biliyor musun?" Dönüp Elisa'ya baktı. Elisa aslında kendine güvenen bir kızdı, hatta övündüğü en iyi yönü buydu. Ama bu beklenmedik karşılanma onu öyle afallatmıştı ki sorulan soruya bile sadece kaşlarını kaldırmakla yetinmişti. Nasıl sefil bir portre çizdiğini düşününce kendisini cimciklemek istedi. Amos, Elisa'nın kaş hareketini gördükten sonra devam etti. Belliki daha fazlasını istemiyordu zaten."Bilmediğini tahmin etmiştim. Ama ben biliyorum. Sen VIP salondan sorumlusun." adam gözleri ışıl ışıl tekrar dönüp Elisa'ya baktı."Başka yerde heba olamazdı bu güzellik değil mi?" Teniyle büyük zıtlık oluşturan bembeyaz dişleriyle sırıttı. Elisa adamın etiketini çoktan yapıştırmıştı: Fazla cana yakın. Normalde böylesinin onu rahatsız etmesi gerekiyordu ama adamda rahatsız olmasını engelleyen başka bir şey vardı. Ne olduğunu çözemese de fazla kurcalamamaya karar verdi. Bu adamı sevmişti. Acaba ayakkabıların getirdiği ortak özellik miydi bunu sağlayan? Elisa elinde olmadan güldü ayakkabıyla alakası olmadığını biliyordu. Adam güldüğünü görünce devam etti."Hayır dalga geçmiyorum. Ciddiyim. VIP salonunun yani bu klüpteki en büyük salonun barmeni olacaksın. Yanında biri daha olacak. İhtiyaç duyarsanız belki bi üçüncü kişi daha. Ama daha fazla değil. Daha fazlası sorun çıkartır." VIP'de görevli olmak mı? Bu mükemmel yerde iş bulması bile mucizeyken VIP'den sorumlu olmak mı? Bu kadarı hayal gücünü bile zorluyordu. "Siz ciddisiniz." Adam başıyla onayladı."Neden yeni başlayan birini böyle önemli bir yerde çalıştırıyorsunuz?" Elisa kendine hayret etti. Üzümünü ye bağını sorma diye kızdı da kendine. "Aslında en başta aklımızda sen yoktun. Dün seni gördüğümde karar verdim." Çok açıklayıcı değildi."Ama neden?" "Çünkü fazla güzelsin. Fazlasıyla. Yani en azından burda çalışan diğerlerine göre. Ve bir işletmeci, en gözde müşterilerine tabaktaki en tatlı meyvesini vermeli." Tabaktaki en tatlı meyve... Bu tabir hoşuna gitmemişti sanki yenmesi gereken bir şeymiş gibi. Ama sesini çıkarmadı. "Peki Mr. Rogers..." sözünü kesti. "Bana Amos de." "Pekala Amos... Ben daha önce sadece küçük yerlerde çalıştım. Nasıl üstesinden.." "Ah, üstesinden gelceksin ELisa. Önceki çalıştığın yerlerden bilgiler aldım. Hepsi çok marifetli olduğunu ancak biraz asabi ve sabırsız olduğunu söyledi. Ve ben burada bunun da üstesinden geleceğini düşünüyorum." Sabırsız mı? Asabi olduğu su götürmez bir gerçekti ama sabırsız olduğu üç kulağının olduğu kadar yalandı. Bir önceki iş yerinde adamın testislerine tekme atıp kovulmadan önce adamın kendisi hakkındaki faztazilerini tam 1 saat 27 dakika dinlemişti. "Eh madem öyle düşünüyorsunuz ben de bu işi yapmaktan büyük zevk duyacağımı bilmenizi isterim. Yalnız..." Adam soran gözlerle baktı."Yalnız sabırsız biri olmadığımı da bilmenizi isterim." Gülüştüler. Amos eliyle zarif bir işaret yaptı ve Elisa'yı buyur etti. VIP salonu... Gerçekten zengin insanlar farklı bir dünyada yaşıyorlardı. Mücevherlerin ışıltısından gözleri kamaştığı için fakirlerin asla bakamayacağı bir dünya. Elisa bunu bir kez daha anladı. Salonun diğer ucunda içki şişelerinin önünde biri daha vardı. Makul derecede uzun boylu, sarışın, ve hatrı sayılır derecede gelişmiş kaslara sahip bir adam. Hemen hemen kendisiyle yaşıt biriydi. Çok yakışıklı biri olmasa havalı bir yapısı vardı. Amos konuştu."Bu Seager. Seager bu da Elisa, sana bahsettiğim yeni başlayacak olan barmen. Elisa, Seager burada 2 yıldan uzun zamandır çalışıyor. Seninle birlikte VIP salonunda olacak. Yardıma ihtiyacın olduğunda sana yardım edecektir. İkinizde çok başarılı barmenlersiniz. Üçüncü bir kişiye ihtiyaç duymayacağınızı umut ediyorum." Amos göz kırpıp salondan çıktı. Seager hemen konuşmaya başladı. "Merhaba, tanıştığıma memnun oldum." "Ben de.." "Şimdi hemen anlatmaya başlayacağım, müşteriler saat dokuzda gelmeye başlarlar genellikle. Yani hemen hemen 1 saat 15 dakika sonra. Bizim işimiz onlar buraya gelmeden bir aksilik olup olmadığını kontrol etmek." ELisa'nın bir şey kaçırıp kaçırmadığını kontrol etmek için durdu. Elisa başına sallayınca da devam etti. "Yani önce masaları ve koltukları düzeltirsin. Sabah gelen temizlikçiler sağolsunlar her yeri karıştırıp karman çorman ederler. Sonra bar köşesine geçip bardakları çatalları tabakları kontrol edersin. Sayılarında azalma varsa yenilerini koyarsın. Genelde eksik çıkar çünkü bir şeylerin kırılıp dökülmediği bir gün asla olmaz. Lekeli kalan olmuşsa onları temizlersin ve bulaşıkhaneye fırça atması için Amons'a şikayet edersin." göz kırptı ve devam etti."Hepsi bittiğinde içkileri kontrol etmek kalıyor geriye. Eksikleri belirleyip stoktan getirmeleri istersin. İşte böyle siz geldiğinizde ben bunu yapıyordum ve sanırım bu tekilalar bugünü çıkarmamıza yardımcı olmaz. Şimdi stoklardaki görevliye telofon açacağım. Numarası kasanın yanında yazıyor senin araman gerekirse orada bulabilirsin. Şimdi, tezgaha geç ve ne nerede öğrenmeye bak. Müşteriler birazdan gelmeye başlar." Seager telofonla konuşurken Elisa da tezgaha geçip incelemeye başladı. Şişelerin üzerinde içkilerin isimleri yazılıydı, karıştırıcı bar altındaydı. Her şey her yerde olduğu gibiydi. Sadece daha kaliteliydi. Aşağıdan karıştırıcı çıkarıp kendi keşfettiği bir kokteyli Seager'a tattırmak için hazırlamaya koyuldu. Bunu önceki çalıştığı yerde ilk yaptığında çok beğenilmişti ve birden popüler olmuştu. Bakalım burda da beğenilecek miydi? Soda, limon, şeker ve Bacardi. Yanında da krema. İstendiği taktirde limon suyu yerine çilek aroması da konulabilir ancak Elisa her zaman limonu tercih etmiştir.O kokteylini yaparken içeriye bir kaç zengin görünüşlü insan girdi. Buraya her zaman geldikleri belliydi çünkü hiç bir yere bakmadan geçip oturdular. Belli ki her zaman oturdukları yerdi. Kızlardan biri tekli koltuğa oturdu diğeri kısa boylu oğlanın karşısına diğer kız da sarışın oğlanın hemen yanına. Bar yavaş yavaş dolmaya başlıyordu. Seager da elinde kutularla gelen adama yön gösteriyordu. Kutuları yerleştirip yanına geldi. Elisa elinde tuttuğu bardağı uzattı. Seager 'bu ne?" dercesine baktı ve Elisa onu yüreklendirir gibi eliyle'iç iç' hareketi yaptı. Seager önce kimsenin görmeyeğinden emin oldu, sonra bardağı ağzına götürüp fondipledi. Sonra da beğendiğini belli edercesine başını salladı. "Senin tarifin mi?" "Evet bunu yapalı 3 ay kadar oldu ve kapış kapış gidiyor. Ne dersin burda da tutar mı?" "Bilmiyorum, bu insanlar yeni şeyler denemek konusunda pek tecrübeli değiller. Onlara denetmek zor olabilir." Zor olsa bile Elisa yapabileceğini biliyordu. Bu içkiyi bu zengin züppelere sevdirecekti. Ve buradaki işini garantilemiş olacaktı.
Elisa Sandler
Elisa Sandler
Barmen

Gerçek Ad : Gülşah

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Şakaydı aslında. Empty Geri: Şakaydı aslında.

Mesaj tarafından Leo Cressweal Ptsi Ağus. 06, 2012 10:44 pm

"Hoş geldiniz efendim." güvenlik görevlilerine selam verdikten sonra büyük, gösterişli kapıdan içeri girdi. Dışarıdayken hafif hafif gelen müzik sesleri şimdi kulaklarını yararmışçasına içlerine doluyordu. Henüz erken sayılırdı ama eğlence meraklıları için zaman pek bir anlam ifade etmiyordu. Buraya gelen tipler için zaman ve mekanın çok da önemli kavramlar olduğu söylenemezdi zaten. Çoğu kredi kartlarından başka bir şeye gerek duymayan insanlardı. Bulundukları mekan ya da akrep ve yelkovanın hangi sayılar üzerinde dans ettiği umurlarında olmazdı. Nerede oldukları, kiminle oldukları ve hatta ne halde oldukları bile önemli olmuyordu bazen onlar için. Bunlara sadece magazincilere yakalanma korkusu taşıyanlar dikkat ederdi ki bazen onlar da dikkat etmiyorlardı. Müzik, dans, eğlence ve alkol... Hatta bazıları için daha da fazlası... Bunlar bir insanın etrafındaki şeyleri önemsememesi için yetip de artan şeylerdi. Zaten buraya gelip, her gece sabahlara kadar eğleniyorlarsa kafaya takmaları gereken sorunları ve yerine getirmeleri gereken sorumlulukları olmazdı pek. Çoğu baba parasını peynir-ekmek gibi ya da onlara daha uygun olacak şekilde, havyar-ekmek gibi yiyen tiplerdi. Tıpkı Leo gibi... Sabaha karşı bu kapıdan dengelerini sağlayamadan çıkan insanların yarın erkenden başlarında olmaları gereken bir işleri olduğunu sanmıyordu. Ha öyleleri varsa zaten onlara ve enerjilerine her daim saygı duymak gerekirdi. Sabaha kadar dans edip, gündüz toplantıda uyumamak takdire şayan bir şeydi. Girişi geçip asansöre doğru yöneldi. Dört katlı kulübün en üst katına yani VIP bölümüne gidecekti. Aslında katların birbirlerinden pek parkı yoktu. İlk üç kat birbiriyle bağlantılıydı. Üçüncü kattan aşağıya baktığınızda ilk katta dans eden insanları görebilirdiniz. Üç katta da aynı şarkılar çalardı. Tek bir mekanın içine biraz merdiven eklenmiş gibiydi sadece. Dördüncü kat öyle değildi, ayrı bir mekan gibiydi. Tek katlı ayrı bir kulüp gibi düşünülebilirdi. Diğer katlardan farkı biraz daha nezih olmasıydı ve tabi müşterilerin daha kalın cüzdanlı olması. Kırmızının yoğunlukta olduğu dizaynı oldukça hoştu. Kulübün her katı gösterişliydi ama buraya biraz daha özen gösterilmişti. Kırmızı koltuklar mekana oldukça hoş bir hava katıyordu. Işıklandırması bile daha güzeldi bu katın. Özel konuklar için özel bir yer hazırlandığı her halinden belli oluyordu. İlk üç katın tek bir DJ'i vardı ama bu kata özel başka bir DJ vardı. Bu yüzden kulübün ilk üç katında farklı, VIP katında farklı şeyler çalardı genellikle. Bu katta daha az müşteri olurdu ve bu durum Leo'nun en çok hoşuna şeylerden biriydi. Daha az insan demek daha az sarhoş demekti ve dolayısıyla daha sakin bir ortam oluyordu. Bu yüzden dördüncü katta kavga edenler, kusanlar ve bazen de alkolün etkisiyle soyunmaya çalışanlar daha az oluyordu. Kulübün girişindeki güvenlik görevlilerinin haricinde VIP katında da güvenlikçiler vardı. Bu katın çalışanları da buraya özel olurdu. Garsonlar, barmenler, bodyguardlar hepsi bu kata özeldi. Dördüncü kata ulaştığında hoş geldiniz diyen görevlilere selam verdikten sonra içeri girdi genç adam. Her zaman olduğu gibi buraya girer girmez yüzüne kırmızı renk çarpmıştı. Kırmızı en sevdiği renk değildi ama buraya çok yakışıyordu ve Leo da bunu seviyordu. İçerisi ilk katlara oranla daha az gürültülüydü ve daha çok tanıdık yüz vardı. Arkadaşlarını görünce eliyle selam verdi ve yanlarına gitti. Bazıları pistte dans ediyordu ve bazıları da kırmızı koltuklara yerleşmişlerdi. "Erkencisiniz." dedi Leo Nicholas'a gülümseyerek ve koltukların baş köşesine kuruldu. Nicholas yanındaki iki hatunla beraber oldukça eğleniyor görünüyordu. İkisi de güzeldi ama ten renkleri biraz koyuydu ve Leo bronz ten sevmezdi. "Geleli çok olmadı ama çabuk moda girdiler." dedi Nicholas pistte dans eden arkadaşlarını işaret ederek. Leo gülümsedi. Önündeki sehbada duran bardaklardan birini alıp tek dikişte bitirdi. Nick "Sen de erkencisin bu akşam. Biraz yavaş başlasaydın." dedi eğlenceli bir ses tonuyla. Leo sırıtarak cevap verdi. "Ortama ayak uydurmaya çalışıyorum." Ortama ayak uydurması her zamanki gibi uzun sürmedi. Zaten bu konuda hiç zorluk çekmezdi. Kanında vardı bu. Hatta genlerinden geliyordu zira bu özelliğini babasından almıştı. O da bu konuda çok iyiydi. Diğerleri gibi kendini piste atmadı Leo ama oturduğu yerde oldukça eğleniyordu. Bunda yanında oturan iki sarışının da etkisi büyüktü tabi. İkisinin de isimlerini bilmiyordu ve yine sorma ihtiyacı hissetmemişti. Sağ tarafında oturan kızın verdiği bardağı yine tek seferde bitirdi. Müzik insanın içine işliyordu ve herkes eğlencenin dibine vuruyordu. Gece ilerledikçe müzik kulağa daha hoş geliyor ve herkes daha güzel dans ediyordu sanki. Tabi bunda, kandaki alkol miktarının artmasının etkisi büyüktü. Leo henüz sarhoş olmamıştı ama etrafta kör kütük olan birkaç kişi görebiliyordu. Sol tarafında oturan sarışın elleriyle Leo'nun başını kavradı ve kendisine doğru çevirdi. Oturduğu yerde biraz doğrularak dudaklarını genç adamın dudaklarına bastırdı ve oldukça uzun süre serbest kalmasına izin vermedi. Serbest kaldığında Leo içkisinden bir yudum daha içebilmişti ki bu sefer de solunda oturan kız genç adamın dudaklarını esir aldı. Bu kızın genç adamı serbest bırakması biraz daha uzun sürmüştü ve itiraf etmesi gerekirdi ki soldaki kız bu konuda daha iyiydi. Karşısına daha iyi biri çıkmazsa yarın sabah onun yanında uyanacağından emindi. Sehpanın üzerindeki bardaklardan bir tanesini daha içinde ne olduğuna dikkat etmeden aldı ve bir yudum içti. Bu sırada gözü bara takıldı. Barda daha önce görmediği bir kız vardı ve adamın tekine içki veriyordu. Çok güzeldi. Koyu renk saçlarını at kuyruğu yapmıştı, bembeyaz bir teni vardı. Üzerindeki siyah atlet vücuduna yapışmıştı ve oldukça seksi duruyordu. Biraz ilerideki garsona eliyle yanına gelmesini işaret etti. Genç adam hemen gelip "Buyurun efendim." dedi. "Şu barmen kız yeni mi?" diye sordu Leo. "Evet efendim, bugün başladı." "Peki, gidebilirsin." Hafifçe gülümsedi. Neyse ki kız işe bugün başlamıştı. Bu güzelliği geç farketmiş olsaydı üzülürdü.

Renklendirmesini falan sonra yapacağım.
Leo Cressweal
Leo Cressweal

Gerçek Ad : Ayşe

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Şakaydı aslında. Empty Geri: Şakaydı aslında.

Mesaj tarafından Elisa Sandler Perş. Ağus. 09, 2012 9:41 pm

Saatler çabuk ilerliyordu. Elisa biraz önce saatine baktığında henüz dokuz buçuktu şimdi on iki buçuk olmuştu.Ve bu üç saatin nasıl geçtiğine dair kimsenin bir fikri yok gibi duruyordu. Bu üç saatte Elisa üç farklı kişiye kendi özel kokteylini tattırmaya çalışmış ancak buradakiler Seager'ı haklı çıkararak yeni şeyler denemek konusunda deneyimsiz olduklarını çabuk açık etmişlerdi. Yeni kıyafetler dışında tabiki. "Seager, buz kasesinin dibi görünüyor. Ne zaman yenilemeyi düşünüyorsun?" Seager'a çabuk alışmıştı. Samimiliğine güvenmişti.Nedenini o da bilmiyordu. Daha önce böyle kayıtsız şartsız güvendiklerinin Elisa'yı gümlettikleri olmuştu. Ama bu hislerle ilgiliydi. Ve kimse hislerine hiç bir bok yapamazdı. Onlar bağımsızdı. Yine de Elisa kendi kendini uyardı.Hemen güvenme. Seager da Elisa'dan hoşlanmıştı belliki aksi halde ukalalığına sırıtarak cevap vermezdi. "Pekala çaylak. Bugünlük benden olsun ama yarın ilk işin buzluğun yerini öğrenmek olacak." Göz kırpıp arka tarafta bir yere gitti. Elinde buz dolu kaseyle çıktığında Elisa kör kütük sarhoş olmuş bir kıza yedinci tekilasını veriyordu. Kız geleli henüz iki saat olmamıştı halbuki. Gerçi Elisa'nın burda zaman konusunda yorum yapmaması en doğrusu olurdu. Burada zaman daha farklıydı. Sanki akreple yelkovan yer değiştirmiş, dakikanın işlemesi gereken yerde saatler işliyor gibiydi. Biraz önceki kızın başı yanında duran adamın omuzlarına düşerken Elisa Seager'a seslendi. "Çaylağın olmayı kabul ediyorum. Yalnız yanılıp şaşırıp da bunun için benden daha iyi bir barmen olduğunu düşünmeye kalkma. Sadece daha kıdemlisin diye saygı göstermeye karar verdim." "En iyisi sensin çaylak." İkisinin kahkahası gümbür gümbür müziğin içinde kaybolup gitti. İyi anlaşmaları güzeldi. Elisa daha önce hiç bir ortağıyla böyle iyi anlaşmamıştı.Gerçi ilk günden bunu söylemek fazla iddialı olurdu. Ancak şu bir gerçekti Seager diğerlerinden farklıydı.Genellikle hepsi Elisa'yı nasıl etkileyip yatağa atacağını düşünen tiplerdi ve bunu tanıştıklarının ikinci dakikasında belli ederlerdi. Seager henüz öyle bi girişimde bulunmamıştı ve hatta gözlerinde de öyle bir ima yoktu. Bu Elisa'nın uzun zamandan sonra ilk defa rahat bir şekilde çalışacağının göstergesiydi. Demek böyle pahalı mekanların barmenleri bile kaliteli kişiliğe sahip oluyorlardı. Müşterilerinin aksine. Müşteriler her yerde aynıydı. Özellikle sarhoş olanları.Sarhoş insanların fiyatı her yerde aynıydı.Bunu anlaması için şurada iki saat geçirmesi yeterli olmuştu.Bir tarafta deliler gibi dans eden insanlar,her yerde olduğu gibi, bir tarafta alkolün muhabbetlerine can verdiği topluluklar ve bir yanda cinsellikten başka şey düşünemeyen birbirlerinin kucaklarında oturup öpüşen sekskolikler. Dur bir dakika, şurdaki adam biraz önce diğer tarafındaki kızı öpmüyor muydu? Kızlar yer mi değiştirdi acaba?Bu mümkündü çünkü kızların ikisi de sarışındı ama nedense durumun yer değiştirmek olmadığını biliyordu Elisa. Daha önce de bir kızın dans ederken başka başka adamların kucaklarında onları öptüğünü görmüştü. Yadırgamadı. Hepsi her yerde aynıydı. Tıpkı duvarın köşesinde birbilerine sarılıp sarmalanan diğer ikisi gibi. Londra'nın bütün barlarında görebilirdiniz. Ve aynı, biraz önce Elisa'nın tekila verdiği kızın, yanındaki adamın dudaklarında, çıkışa yürümesi gibi. Tek bir fark vardı: O da buradakilerin çok daha kaliteli giyinmesiydi. Sol tarafa yeni gelen çifte buzlu viskilerini verdi. O sırada otuzlu yaşlarda esmer bir adam tam Elisa'nın önünde durdu. Ses tonunda rahatsız edici bir tınıyla sek likör istedi. Elisa onun servisini hazırlarken adamın gözleri açık belinden kalçalarına kaydı. Aynı rahatsız edici sesle konuştu "Seni burada ilk defa görüyorum, yeni mi başladın?" Adamın kalçalarına baktığını farketmemiş gibi yaptı, buna alışıktı, hatta hoşuna bile giderdi Elisa'nın. Beğenilmek... Hangi kadının hoşuna gitmezdi ki. Gerçi bu durum beğenilmekten daha farklı bir şeydi; arzulanmak.Elisa'ya göre arzulanmak da güzel bir duyguydu ama belli kurallar çerçevesinde. Ve bar köşelerinde ne olduğu belirsiz,zengin de olsa, sarhoş ve yılışık bir adam tarafından arzulanmak bu kurallara dahil değildi. Hiç bir zaman da olamazdı. "Bugün başladım efendim." cevapları ne kadar kısa olursa o kadar iyi olurdu.Uzun cevaplar davetkarlık demekti. Hiç bir güç de önündeki adamla yatmasına neden olamazdı. Kısa cavaplarla araya çizgi çizmek en iyisiydi. Adama sırtını döndü ve içki şişeleriyle ilgilenmeye başladı. Böylece adama kendisini daha fazla izlettirme fırsatı verdiğini biliyordu ama onunla muhabbete girmekten daha iyiydi böylesi. Amos'a sabırlı olması konusunda söylediği sözde ne kadar haklı olduğunu bir kez daha kanıtladı kendine. Gerçi inadını bırakıp adama kendi kokteylini tattırabilirdi ama bu onunla uzun bir muhabbete girmesi demekti ki şu anda bunu yapmak en son isteyeceği şeydi. Elbet bir gün içirecek birini bulurdu. İçkisinin tadına ilk bakacak kişi şu anda arkasında durup Elisa'yla ilgili fantaziler kuran yılışık olmayacaktı.

Ayşe hatuna sevgilerle...
Elisa Sandler
Elisa Sandler
Barmen

Gerçek Ad : Gülşah

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz